RIZA ŞEHRİ


RIZA ŞEHRİ

 

Genç bir insan yaşadığı köyde bazı olaylardan rahatsızlık duyuyordu.

Annesi ile babası zaman zaman kavga ediyorlardı. Komşulara sürekli birbirleri ile dedikodu yapmıyorlar, başkaları hakkında olumsuz sözler söylüyorlardı.

Bazı insanlar hırsızlık yapıyorlardı, hatta çocukların bisikletlerini çalıyorlardı. Kimileri yalancı şahitlik dahi yapıyorlardı. Bütün Bunlardan iyice rahatsız olmuştur ve daha rahat yaşayabileceği bir yer bulmalı idi.

Bunun için genç insan evinden ve köyünden ayrılarak yürümeye başladı.

 

Bir gün yolu bir şehre düştü. Bu şehir şimdiye dek gördüğü şehirlere benzemiyordu.

Sabah saatinde herkes işine gücüne gidiyor, sessizlik içinde yaşam sürüyordu. Şehrin alışılmamış bir düzeni vardı.

Gezgin şehrin bu düzenini görünce şaşakaldı. Öyle ki birisine yaklaşıp bir şey sormaya cesaret edemedi. Karnı acıkmıştı. Şehri gezerken bir fırın gördü. Ekmek almak için içeri girdi. Fırıncıya para uzatarak ekmek istedi ama fırıncı hayretle paraya baktı:

Bu ne bu? Biz bunu kaldırmak için yıllarca uğraştık, büyük mücadele verdik.

Anlaşılan sen Rıza Şehrinden değilsin,” dedi.

Gezgin; “Evet bu şehirden değilim” diye cevap verdi. Fırıncı: “Halinden belli oluyor. Dur, öyleyse seni görevlilere teslim edeyim. Onlar seninle ilgilenirler. Bizim şehrimizde para pul geçmez” dedi.

Fırıncı genç gezgini nazik davranışlar içerisinde götürüp görevlilere teslim etti. Görevliler önce kendi aralarında gezgini ne yapacaklarını tartıştılar. İçlerinden biri: “Meclise götürelim, orada karar verilsin” dedi. diğerleri de bu görüşe katıldılar. Bunun üzerine tümü meclisin yolunu tuttu. Yol boyu gezgin düşünüyordu. İçinden “Paranın geçmediği, terazinin olmadığı bir şehir. Görevliler, meclis...” diyordu.

 

Neyse bir süre yürüdükten sonra divana vardılar. Ama gezgin bu kez de şaşakaldı. Çünkü divan denen bu meclis hiç de düşündüğü gibi büyük ve göz kamaştırıcı bir binada değildi. Düşündüğünün tam karşıtıydı.  Sessiz bir  köşede küçük bir yapı idi. Yerlere basit kilimler serilmişti, olgun yaşlı, ağırbaşlı insanlar bağdaş kurmuş kentin sorunlarını görüşüyorlardı. Görevliler  Meclisi selamladıktan sonra: “Bu gezgin şehrimize girmiş. Acıkmış, ekmek almak için bir fırına girmiş. Fırıncıya para vermeye kalkmış. Bunun üzerine fırıncı farkına varıp bize teslim etti. Ne yapalım?” diye sordular.

 

“Bunu neden buraya getirdiniz? Törelerimizi biliyorsunuz. O konakta bir odaya yerleştirin, aşevine götürün, gerekeni yapın” diye buyurdular. Bunun üzerine görevliler gezgin ile birlikte geri döndüler. Önce bir aşevine götürdüler. Karnını doyurdular.

Sonra kentin konukları için yapılmış konağa götürdüler. Bir odaya yerleştirdiler: “Burada para pul geçmez, tartı yoktur,ölçü yoktur,alacak verecek yoktur,burası Rıza şehridir. Rızalıkla her istediğini alır, her istediğini yaparsın” diye uyardılar.

 Genç gezgin konağa yerleşti, gezip dolaştı. Rahatı yerindeydi. İstediğini alıp her istediği yerde yiyip içiyordu.

Hiç kimse “Ne arıyorsun, ne yapıyorsun?” diye sormuyordu.

Hayvanlar sahipsiz ve çobansız yeşil alanlarda karınlarını doyuruyorlardı.

Kurt yavruları ile bir ağaç gölgesinde yatıyorlardı ama yakınlarında otlayan koyun ve kuzulara dönüp bakmıyorlardı.

Aslanlarla ceylanlar birarada birbirlerini rahatsız etmeden yaşıyorlardı. Hayvanlar da insanlar kadar mutluydular.

 

Bir kaç gün sonra eşyalarını topladı, başka şehirlere gidip farklı yaşamları da görmek istiyordu. Şehirden ayrılıp yola koyulmak istedi. Ama şehrin çıkışında görevlileri karşısında buldu.

 

Görevliler: “Gidemezsin!” dediler. “Bu şehir Rıza şehridir, adı üstünde. Sen buraya rızan ile geldin. Bizde sana yiyecek verdik, yatacak yer sağladık. Bu şehirde kaldığın sürece bizden razı kaldın mı?”

Gezgin; “kuşkusuz razı kaldım, sağolun!” diye karşılık verdi.

Görevliler: “Siz de çok iyi insansınız ama şimdi bizim de senden razı kalmamız gerek. Kurallar gereği yiyip, içip yattığın günlerde sana hizmet veren insanlara da sen hizmet etmelisin bunun  için bir süre çalışmalısın.”

Gezgin ; “O ki töreniz böyle çalışayım” diye kabul etti. Görevliler gence yapabileceği bir iş verdiler. Konakladığı odadan alıp sürekli kalabileceği daha uygun bir eve yerleştirdiler.

 

Artıkgezgin de Rıza Şehrinden bir insan olmuştu. Yavaş yavaş dost, arkadaş edinme çabasına girişti. Ama her kiminle konuşmaya başlasa ilk sorulan “Sen Rıza Şehrinden misin?” oluyordu.

Bu Şehrin insanları kavga, çekememezlik, kendini beğenmişlik gibi tüm kötülüklerden arınmışlardı. Böylece gün geçti ay geçti. Gezgin buradaki insanları da  şehri de iyiden iyiye sever oldu.

 

Dünyayı gezme düşüncesinden vazgeçti. Bu şehirde kalmaya karar verdi. Ama hâlâ yalnızdı.

Görüşüp konuştuğu insanlarla daha yakınlık kurması gerekiyordu ve öyle de yaptı.

Yeni yeni dostları edindi.

Gelenek ve görenekleri daha iyi öğrenmeye çalışıyordu.

Bir gün yakın bulduğu bir arkadaşına açıldı: “Sizin bu şehirde nasıl evlenilir, ne yapılır?” diye sordu.

Arkadaşı: ” insanları daha yakından tanı, yaşantılarını öğren, daha sonra 

Şehrin ortasındaki bahçe var ya, işte orada hafta sonları tanışmak, dostlukları geliştirmek  isteyenler toplanır. İnsanlar bir araya gelirler. Herkes orada kendisini uygun bulduğu,

anlaşabileceğine inandığı insanı belirler ve bir süre daha yakından takip eder.

 

Uygun bulduğu bir zamanda yanına gider, selam verir ve tanışıp sohbet etmek istediğini söyler.

Görüşmeler belli bir aşamaya geldiğinde evlenmek istediğini açıklar.  İki insan da birbirlerini daha yakından tanıdıktan sonra anlaşırlarsa evlenirler” dedi.

 

Gezgin hafta sonları söylenilen bahçeye gidiyor idi. Kocaman bahçe tıklım tıklım doluyordu. Türlü giysiler içinde genç kızlar kelebek gibi dolaşıyorlardı.

Genç kızlar, oğlanlar sohbet ediyorlardı.

Birbirini beğenip anlaşanlar sohbeti devam ettiriyorlar yada tekrar buluşmak üzere uzaklaşıyorlardı.

Anlaşamayanlar ise medeni bir şekilde ayrılıyorlardı.

Gezgin olup bitenleri bir süre hayranlıkla izledi. Sonra kendisini uygun gördüğü bir kıza yaklaştı, selam vererek yanına oturup tanışmak istediğini söyledi.

Kız son derece sakin bir şekilde;

Hoş geldiniz buyurun oturun dedi ve ilk sorusu:

 

“Sen Rıza Şehrinden misin?”oldu.

 

Gezgin aylardan beri hep bu sözü duymaktan iyiden iyiye bıkmıştı. “Evet, Rıza Şehrinden değilim nereden bildiniz?” diye karşılık verdi.

 

Genç kız : “Davranışlarından hemen belli oluyor. Ama alınma, zararı yok. O ki beni kendine arkadaş seçmek istiyorsun, bu konuda bende sana yardımcı olurum, davranışlarını düzeltirsin” dedi.

Genç kız ile gezgin birbirlerini daha yakından tanımaya karar verdiler.  İşten artan boş zamanlarında buluşup konuşuyorlardı.

Gezgin bir keresinde kız ile buluşmaya giderken yolun kıyısında kocaman bir nar bahçesi gördü. Bahçenin ne duvarı, ne bekçisi ne koruyucusu vardı.

Hemen bahçeye daldı. Kimse görmeden bahçeden bir kaç nar kopardı. Yakalanırım korkusu ile acele davranıp ağacın birkaç dalını kırdı. Ama ne kimse geldi, ne de sordu.

 

Gezgin narları toplayıp kız ile buluşacakları yere gitti. Henüz kız gelmemişti. Narları temizleyip  bir tabağa koydu. Masanın üzerine yerleştirdi. Genç kızın gelmesini bekledi. Nitekim bir süre sonra kız geldi. Ne varki narları görmesine karşın hiç ilgilenmedi. Oysa gezgin genç kızın narları görüp ilgilenmesini, sevinmesini bekliyordu.

Kız her zamanki gibi yerine oturdu. O zaman gezgin dayanamadı. Kıza narları gösterdi. Genç kız  “bunları nerden aldın?” diye sordu.

 

Gezgin narları nerden kopardığını söyledi. Bunun üzerine kız:

“Beni düşündüğün için sağol. Ama o bahçenin yerini, varlığını ben de biliyorum. Canım isteseydi, gidip ben de alabilirdim. Şimdi benim canım istemiyor. Bu narlar burada boşuna çürüyecek. Başkalarının hakkını boşuna çürütmüş olacağız. Gelirken öğrendim. Narları koparırken dalları kırıp  bahçeye zarar vermeye bilirdin. Burada kimse senden bir şey kaçırmıyor ki… Bunca süredir Rıza şehrinde yaşıyorsun. Bu şehirde rızalıkla her şeyin serbest olduğunu bilmeliydin.

Şimdi anlıyorum, sen bu şehre ayak uyduramazsın…”

Bunları söyledikten sonra genç kız gezgini bırakıp gitti.

Görevlilere söylemiş olacak ki, görevliler genç gezginin yaptıklarını divana bildirdiler. Divan gezginin durumunu tartıştı. Sonunda Gezginin  Rıza şehrine uyamayacağına karar verdi. Bunun üzerine görevliler Gezgine durumu anlattılar, Gezgin de Rıza Şehrinde yaşama koşullarını iyice öğrenebilmek için tekrar yurduna döndü. 

 

Son düzenleme : Abbas TAN  02.10.2018