KIRKISRAK ve BİNBOĞA

KIRKISRAK

Kırkısrak deyince Binboğa Dağı,Binboğa dağı deyince de Ozanlar,Aşıklar,yazarlar ve sanatçılar akla gelir.

Ülkeyi haritadan taradığınızda aşıkların,ozanların bol olduğu bölgelerin başında Dersim ve Sivas gelir. Birde Binboğa dağının etrafı vardır.

Havasından mı dır suyundan mıdır bilemem ama saymakla bitmeyecek kadar farklı yürekler Binboğanın dört bir yanını sarmış. Bu yürekler,bu sesler hatta bu beyinler bölgeyi,ülkeyi aşarak dünyaya mal olmuşlardır.

Kimler bunlar derseniz,

Cafer Tan,Şıh Mamo,İbreti,İbrahim Erdem,Hacı Bayrak,Figani,Mahzuni,Osman Dağlı,Meluli, Hüdai,Meçhuli,Fedai,Temeli,Visali…ve daha birçokları. Son dönemlerde Emekçi,Ali Rıza Binboğa, Gülşen Altun,Özlem Özdil, Hayal ve Hüseyin… daha sayamadığım niceleri.

Dikkat edilecek olursa bu isimler,bu dehalar Binboğa dağının dörtbir yanından Önce Anadolu’ya sonra da dünyaya dağılmışlar. Bir kısmının bedenleri uzaklara gitmemişse de ,sesleri gitmiş, sözleri gitmiş,yürekleri gitmiş,sözleri,deyişleri mesaj olmuş.

 

Birisinin yarim dediği insan,diğerinki doğa,bir başkasınınki yaradan,yaradılan, yeri gelmiş insan haklarını savunmuşlar,yeri gelmiş düzene karşı sözleriyle, sazlarıyla,kalemleriyle savaş vermişler. Başkaları hurafadan,softalıktan dem vurmuş ama yukarıda isimlerini dillendirdiğim ve benzerleri insanla doğayı bütünleştirmişler.

 

CAFER TAN,

Aşıkın sevdiği Allaha huzur

Aşkın kitabını aşk ehli okur

Görünen kainat aslı dört unsur

Toprak,su,hava,suzan olmalı

 

Marifet insanda gayne bakılmaz

Hak terazisinde hile yapılmaz

Sebze pazarında altın satılmaz

Mevkiine göre dükkan olmalı.

 

İBRETİ,

Bir ah olsam hükmeylesem cihana

Kilise mescidi yıkar giderdim

Okullar yapardım bütün insana

Cehaleti kökten söker giderdim

 

Fabrikalar kurar idim her yerde

İkiliği kovar idim bu serde

Ayrı gözle bakmaz idim bir ferde

Cihana bir gözle bakar giderdim

 

MELULİ

Meluli kapında bendedir bende

Gönlüm ayrılmıyor sendedir sende

Meğreki bu ruhum çıka bedende

O zaman ayrılır yol yavaş yavaş

 

MAHZUNİ

Düzene karşı olmuş ve başkaları yurdunu silahlarla mermilerle korurken o sazıyla,

 

Çekil git benim yurdumdan

Amerika Katil katil

 

OSMAN DAĞLI

Derlerki var idi bir Osman Dağlı

Beli aşk uğrunda bükülmüş gitmiş

 

Dikkat edilecek olursa  her birisi bir konuyu doyarak,yaşayarak kaleme almış. Nedir Binboğanın önemi acaba?

Dersime bakarsınız her dereden bir ses,bir saz çınlamış. Düzgün Baba,Munzur Baba,Baba Mansur,Ağuçan,Sarı Saltuk,Derviş Cemal.. daha niceleri

 

Sivas da Pir Sultan diyarında Aşık Veysel,Muhlis Akarsu,Hasret Gültekin,Feyzullah Çınar,

Mangal gibi yüreği,dağ gibi beyni olan ve birkaçının isimlerini saydığım bu bölgede daha kimler çıkmış ve çıkacakta.

Deyişlerin dizelerinde,sazın namelerinde söylenenler kulaktan kalbe uzanan yolda bir başka oluyor elbette. Bu kültüre,bu inanca,bu yaşama sahip çıkılırsa saydıklarımız bir nokta kadar küçük kalabilir ama ne yazık ki günümüzde bu değerler hak ettikleri yerleri bulamadıkları gibi birçokları hak etmedikleri cezalara çarptırıldılar.

Meluli yaşamının son yıllarında  12 Eylülün hışmına uğradı,işkenceler gördü tıpkı Mahsuni gibi.

Emekçi diyarlarda taa uzaklardan sazını,sesini ve sözlerini duyurmaya  çalıştı. Mehmet Bayrak kalemini aldı yıllarca yurtdışında sürgün hayatı yaşadı.

 

Tıpkı Pir Sultan Abdal gibi kimileri kendi yurtlarında ellerinde sazlarıyla ateşe gittiler,sanki bu ülkeyi sattılar,Anayasayı yok saydılar. Ama bütün bunlara neden olan 12 Eylül Cuntacıları ise  Anayasayı zorla değiştirerek suç işlediler,nicelerinin yuvalarını yıktılar,çocukları idam ettiler ama hala hayatta kalan birkaçı yada onların çocukları koylarda,yatlarda, hem de devlet tarafından en güzel şekilde beslenerek günlerini gün etmektedirler.

Hani ne demişti büyük ozan.

SENİNDE ÇARKIN KIRILIR

 

Görüldüğü gibi gerek Binboğa dağının etrafı gerekse Kırkısrak öyle hemen bakıp geçilecek yerler değil.

Kültürü,inancı ve yaşam biçimini incelediğimizde İbreti,Fedai,Temeli,Visalinin söyledikleriyle ne kadar örtüştüğünü görüyoruz.

Alevi öğretisindeki Dört kapının dördüncüsü  Sırrı Kakikat kapısına kendilerini yakın hisseden insan topluluğunu Kırkısrak ve civarında görürsünüz. Bu gerçek Hakikatçi anlayışı olmasa dahi kendilerini o mevkiide görmeleri ayrı bir değer olsa gerek. Elbette bölgenin özellikli olması bu kadar büyük şahsiyetleri bir araya getirmeye yetmez. Bu kültürü yaşamak ya da yaşatmanın ne kadar zor olduğu bu kalemlerde veya şiirlerde çok rahat görülmektedir.

Kırkısrak ve civarında yaşayan toplulukları iyice incelediğinizde Alevi inancını ve kültürünü ne kadar etkili ve anlamlı olduğunu derhal fark edebilirsiniz. Yukarıda sadece bir kaçının ismini sıraladığımız bölge insanların kimliklerine baktığınızda tamamı Alevi inancını yaşamış ya da yaşamakta olan insanları görürsünüz. Toprağından mı,havasından mı,suyundan mı derken asıl değinilmesi gereken noktayı gözden kaçırmamak gerekir.

Binlerce insanın bir arada yaşadığı bölgeden saydığımız insanlar tamamı aynı kültürü yaşarken aynı acıyı ve sıkıntıyı da yaşarlarken etraftaki diğer topluluklardan neden böyle cevherleri bulmak çok zor acaba?

İnsan durup dururken aşık olmaz,durup dururken yazar olamaz veya başkalarının sorunlarına kendi sorunuymuş gibi bakmaz ama bu öğreti öyle bir öğreti ki hem insanı zorunlu olarak bilinçleştiriyor,davasına sahiplenmeyi öğretiyor ve hayat bulduruyor.

Köyünü,kentini,ülkesini terk ederek dörtbir yana dağılan bu insanlar gittikleri her yerde aynı duyguları yaşıyorlar ve bu yüzden de bir arada olmanın zorunluluğunu hissediyorlar.

Dernekler,vakıflar,bültenler,dergiler bütün bunlar zorunlu dayanışmanın birer aracı durumuna geliyorlar. 8.2.2016   Abbas Tan