KIZILBAŞLAR

                           KIZILBAŞLAR

Abbas Tan

Toplumlar kendi değerlerine sahiplendikleri kadar da başkalarının değerlerine sahiplenmek ve saygı göstermek zorundadırlar.

Bu anlayış düşünebilen tüm insanlar için geçerlidir. Ne yazık ki inançsal,ekonomik,sosyolojik ve kültürel gerekçelerle bunu uygulamak birçoklarının işine gelmiyor. Kendisinden zayıf yada küçük olanları ezerek,yok sayarak, onların mallarını canlarını alarak farklı bir dünya yaratmak isterler ve de uygularlar.

Bu uygulama yerleşik düzene geçildiği günden bu yana farklı coğrafyalarda, farklı inançlarda hatta farklı ırklarda ve farklı yönetim anlayışlarında  sürdürülmüştür.

Bundan etkilenen ve en çok zarar gören toplumların başında ise Aleviler gelmektedirler.

 

Binlerce yıl ezilmişler,horlanmışlar ve baskılar karşısında dağlık alanlara,kuytu köşelere kaçmak zorunda kalmışlardır. Böylece Anadolu’nun tamamına dağılmışlar.

Dağınıklığı ve Alevilerin yaşadığı bölgeleri tespit edebilmek için yıllarca araştırma yaptım. Türkiye’nin 81 Vilayetinden sadece Mezopotamya bölgesinde birkaç ilde Aleviler yaşamamaktadır.

İlginç olanı da burasıdır.

Alevilerin geçmişi ile ilgili en çok kalıntının bu bölgede yani  Mardin,Batman,Siirt,Hakkari, Şırnak,Urfa,Diyarbakır da bulunmasına rağmen günümüzde bu bölgede Aleviler yaşamamaktadırlar. Diyarbakır ve Urfa’da 3-5 köy olan Alevilerinde Türkmen oldukları görülmektedir ki bölgeye sonradan gelip yerleştikleri ortaya çıkmaktadır.

 

Diğer bölgelerde yaşayan Aleviler araştırıldığında Alevilerin çok büyük bir kısmı asimile olmuşlar ancak hala direnen oldukça fazla yöreler vardır. Bunların başında Tahtacılar gelmektedir.

Güneyde Gaziantep İli İslahiye ilçesinin Kabaklar köyünden başlayarak Adana,Mersin, Antalya, Muğla,Aydın,İzmir,Manisa,Balıkesir, Çanakkale’ye kadar yaklaşık ikiyüz Alevi köyüne rastlamak mümkündür.  Tahtacılara yapılan baskı ve aşağılama politikalarına boyun eğmemişler ve kendilerinden olmayan kimse ile evlilik yapmamak için uzun uğraşı vermişler ki yok olmasınlar. Günümüzde Kazdağlarında yaşayan Aleviler kısmen de olsa bu düşünce kırılsa dahi bu mücadeleyi vermeye devam etmektedirler.

Karadeniz bölgesinde Zonguldak’tan başlayarak Hopa sınırına kadar ikiyüz civarında Alevi köylerine rastlanır.

Farklı ocak talibi,farklı milliyetlerden olmalarına rağmen kimliklerini korumalarını bilmişler ve ocak dedelerinin geçmişte kendilerine öğrettikleri deyişler,semahlar,gülbangları,erkanları yürütme mücadeleleri devam etmektedirler.

Dersim (Tunceli,Elazığ,Erzincan,Bingöl,Varto) bölgesinden günün şartlarına göre ayrılan Kızılbaşlar gittikleri yerlerde inançlarından, en azından nereli olduklarını unutmamaktan kaynaklı olsa da ayakta durmasını bilmişler.

Alevilerin yaşadığı her ilde hatta her ülkede Dersimlileri bulmak mümkündür.

Maraş,Çorum,Tokat,Amasya ve Sivas bölgesini terk etmek zorunda kalanlar köyleri ile bağlarını kopartmadan yaşamlarını sürdürürken gittikleri şehirlerde,ülkelerde örgütlenerek Dernek,Vakıf  kurarak ayakta kalmayı başarmışlardır.

Sivas Koçgiriden ayrılan Alevileri Kayseri Sarız,Develi, Adana Saimbeyli,Tufanbeyli, Kahramanmaraş Göksun ilçelerinde dillerini,gelenek ve göreneklerini, ağıtlarını,deyişlerini değiştirmeden  yaşatmaktadırlar.

Trakya’da  bulunan Alevilerin köy sayıları günümüzde iki yüzden fazladır. Birçok değerleri yitirmelerine rağmen yüreklice Alevi olduklarını söylemekten çekinmemişlerdir.

Osmanlının  Antalya,Karaman,Nevşehir,Konya,Çorum,Amasya,Yozgat.. bölgelerinden Kıbrıs’a kadıların fervaları, Padişahların emirleri ile sürgün edilenleri belki bir süre kendilerini saklamak zorunda kalsalar da Alevice (Kızılbaş) duruşlarını sürdürmelerini göstermeye başladılar.

İran’daki Yaresenler yakın tarihlere kadar Türkiye’deki Alevilerden habersizdiler ve günümüzde Türkiye’deki Kızılbaş Alevileri sayısı kadar olduklarını söylemektedirler.

Akdeniz bölgesinde Gaziantep’ten başlayarak Osmaniye,Hatay,Adana,Mersin,Antalya,Muğla, Aydın,İsparta,Burdur bölgesindeki alevi köyler altıyüz sayısı ile  ifade edilebilir.     

Yaptığımız çalışmalar sonucunda Türkiye’de yetmiş beş ilde 4675 Kızılbaş alevi köyü tespit edebildik. Bu sayı çok daha fazladır. En fazla  Kızılbaş köyü olan 555 köy ve mezra ile Sivas, 473 köy ve mezra ile Tunceli illeridir.

İçanadolu bölgesinde Alevinin yaşamadığı il yoktur. Her ilin birçok ilçesinde var olan Alevilerin yoğunluklu olduğu illerin başında Çorum,Tokat,Kahramanmaraş …gibi iller gelmektedir.

 

Son derece farklı bir inanç olan Kızılbaşlık (buna günümüzde Alevilik denilmektedir) Devlet dini olan İslamiyet’e benzemediği halde sanki İslamiyetin farklı bir yorumu imiş gibi gösterilerek yok edilmeye çalışılmış. En güzel örneği  Kayseri Koyun abdal köyünde söylenen ağıt ki (bunlar ağıt değil deyiştir) ne ölçüde asimile olunduğunu göstermektedir.

Şah’ın dolusundan kanın,

Pervaz vurup semah dönün,

Erenler niyaza inin,

Canlar dolu suna bugün.

 

Başka bir şiirden bir bölüm.

Şah’ın katarı çekilir,

Meydana sancak çekilir,

Dört yanda delil yakılır,

Yolcular uyana bugün.

 

Aşıklar beladan dönmez,

Dost mey’inden içer kanmaz,

Yürekte od yanar sönmez,

Dertli detli yana bugün.

 

Coşkun ırmaklara daldım,

Ol Şah’ımdan niyaz aldım,

Eşiğine türap oldum,

Uğradım Sultan’a bugün.

 

Koyun Abdal oldu tamam,

İşte geldi sahip zaman,

Yardımcımız oniki imam,

Geçtiler meydana bugün.

Bunları söyleyen Koyun Abdal’ın köyü günümüzde tam bir Sünni İslam anlayışı ve inancını yaşamaktadırlar ve bir o kadar da mutaasıptırlar. Koyun Abdal’ın uzun bir şiirden bir dörtlük.

…….

Hacı Bektaş değil(mi) atan

Hünkar Veli değil(mi) öten

Kerbela’da mekan tutan,

Gel gitme güzel Kalender.

 

Kızılbaşlar yeri gelmiş kendilerini saklamışlar, yeri gelmiş övgülerle Kızılbaş olduklarını ifade etmişlerdir.

Ta ezelden bize dersiz Kızılbaş

Seviniriz biz buna etmeyiz telaş

Hasan’la nuş ettik zehiri elmas

İştik dolusunda seyranımız var

(Cafer Tan)

 

Farklı bölgelerde söylenen ve okunan deyiş ve şiirler gösteriyor ki inancını yok etme politikalarına karşı sonraki kuşaklara ciddi göndermeler yapılmaktadır.

Kadeh seni, bade seni

Vermeyelim yade seni

Münkirin ne haddine

Zerre kadar tada seni

 

Diyerek noktayı koymuş olmalarına rağmen hala ısrarla İslamın özüyüz asıl İslam biziz diyenlere sorulacak soru vardır.

İslamın beş şartı vardır.

Namaz kılmak, Ramazanda oruç tutmak, Zekat vermek, Hacca gitmek, Şehadet getirmek.  Ölünce de öteki dünyada Cennete gidebilmek için Allahlın emirleri olan İslamın şartlarını yerine getirerek Allahı razı etmektir ve cennete gitmektir. Sayılan bu şartların hiç birisi Alevilikte kesinlikle yoktur.

Aleviliğe baktığımızda; Cem,dem,bağlama,deyiş,düvaz,semah,lokma,dar,ikrar,görgü,çerağ,Müsahip, ziyaret, Hakk-canlı-doğa ve Rıza Şehri anlayışı vardır.

Bir Alevinin hedefi, yaşamı boyunca hiçbir canlıyı ve doğayı incitmeden, kimseyi ötekileştirmeden günümüz ifadesi ile dört kapıdan geçerek (Eğitim görerek) Kamil insan olup Rıza Şehrinde yaşamaktır.

Bu inanç ve öğretide Kitap, Peygamber, Öteki dünya anlayışı yani ölüm anlayışı Cennet ve cehennem yoktur.

İnsana sorarlar.

İslamiyette olanların hiç birisi Alevilikte yoktur. Alevilikte olanların hiç birisi de İslamiyette yoktur.

İçlerinden bir yada  iki tanesi diğer inançta olsa belki farklı bir yorum getirilebilir ama her iki inanç içerisinde olan şartlar ve kurallar başka inançlarda vardır ama bu iki inançta kesinlikle olmadığına göre kimselerin bu konuda ısrarcı olmasına gerek yoktur.

Alevilik inançsal,siyasal,kültürel,ekonomiş,sosyolıjik,bilimsel bir bütünlük arzeden ve günün şartlarına göre kendisini yenilemesini bilen bir inanma biçimidir.

Yaşanan bu inanç diğer inançlara uymadığı ve herşeyi insanda bulan ve Enel-Hakk diyen bir anlayış olduğu için özellikle devlet ve iktidarlar  tarafından yasalarla, baskılarla yok edilmeye çalışılmaktadır.

Kimler ne kadar Aleviliği yok etmeye çalışırlarsa çalışsınlar başaramazlar, yeter ki Aleviler yanlış yapmasınlar.

 

(Kızılbaş Dergisinde yayınlanmıştır. 1.8.2016)