ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK
ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK
İnsanlar bir konuda söz verdikleri vakit asla dönemezler en azından dönmemeliler.
Dediklerini yaparken de elbette dikkatli olmalılar. Siyasilerin büyük bir kısmı bu konuda oldukça dikkatli davranırlar.
Aslında söz verilen hatta geçmişte birlikte hareket edenler, belki de onların sayesinde hedeflerine ulaşanların vefa borcu diye bildikleri bir borçları olursa bundan asla geri dönemezler. Şayet sözlerinden geri dönecek olurlarsa bu siyasi anlamda sonları olur.
Zorla elde ettikleri makam ve mevkileri bir daha bulmaları mümkün olmaz.
Son günlerde siyasetin kızışması, siyasilerin zaman zaman hazırlıksız yakalandıkları anda söyledikleri başlarına bela oluyor ama geri dönüşü de zor oluyor.
İşte böyle noktada kimileri öyle bir dönüş yapar ki tıpkı fırıldak gibi döner, kimileri dönmeyi beceremez ağzına yüzüne bulaştırır ve rezil olur. Bir başka siyasetçi ise; şartlar ne olursa olsun, sonum nereye giderse (siyaseten) gitsin dediğimden asla dönmem der ve bir süre sonra oda siyasette silinir gider.
Gidenin nasıl yada niçin gittiği önemli değil, giderken kırıp dökerek, zarar vererek gitmesi acı olur.
Birkaç haftadır sürüp giden bir dershane kavgası vardır. İster kavga deyin, ister niza deyin isterdeniz sorun deyin sürüp gidiyor. Haber manşetlerden düşmüyor ama birileri düşecek gibi.
Dershane sahipleri peş peşe açıklamalarda bulunuyorlar ve aradıkları cevabı alıp almadıkları bir yana ortada muhatap olarak gözükmeyen ama perde arkasından söyledikleri gündemde yer alanlar yine Başbakanı ve bazı bakanları sıkıntıya sokmaya başladılar.
Cemaatle iktidar kavgası deniyor ve o cemaatin kim olduğu çok iyi biliniyor olmasına rağmen ortaya çıkıp da cemaati temsilen ben konuşuyorum diyen yok.
Okyanus ötesinden bir ses geldi her şey karıştı.
Kimi milletvekilleri disiplinlik olurken kimileri aba altından sopa göstermeye başladılar.
Başbakan gerçekten siyaseten zor anlarını yaşıyor.
Çıkıp dershanelerle ilgili görüşlerini haykırırken belki de hala Bakanlar Kurulunda, kendi parti grubunda tartışılmadan bu haykırışına çok uzaklardan sert bir tepki geldi.
Bu tepkiden insanlar şöyle bir sonuç çıkarttılar.
Recep Tayyip Erdoğan cemaatin sayesinde iktidar oldu, şimdi o cemaatin iplerini kesmeye mi başladı ya da muslukları mı kısıyor dershaneleri kapatmakla çığlıklar yükselmeye başladı.
Bir başka görüş ise Başbakan Cemaatin önünü kesmez ise bir süre sonra kale içten fethedilir ve daha kötü sonuçlar doğabilir en iyisi bu işi bitirmeliyim.
Sonuçta baktı ki olmuyor, buna hem partisi içerisinden, hem seçmenlerinden hem de karşıdan gelen tepkiler boyunu aşacak en iyisi çark etmek dedi ve bir soru üzerine;
“Cemaat mensupları bu güne kadar bana ne getirdiler de geri gönderdim..” dedi.
Bu sözü herkes kendisine göre yorumlamaya başladı.
Başbakan bu güne kadar cemaatin bütün dediklerini yerine getirdi de ilk defa böyle bir kararı ile cemaatle karşı karşıya kaldı.
İkincisi; cemaat bu güne kadar bize hiçbir öneri getirmediği gibi dershaneler konusunda da bir şey getirmedi ki geri gönderelim.
Bunu yandaş medya farklı yorumlayabilir ama sonuç değişecek gibi değil.
Aslında gündemi değiştirmek için Kayseri Milletvekili Sadık Yakut’a bir laf söylettiler ki oda ne söylediğini sanırım kendiside anlamadı, perişan oldu ama gündemi değiştirmeye gücü yetmedi.
Yakut, “Maalesef şimdiye kadar kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim yaptırılmasını büyük bir yanlışlık olarak değerlendiriyorum. İnşallah bu yanlışlık önümüzdeki dönem içinde düzeltilecek” dedi
Kız öğrencilerle erkek öğrencileri ayrı okullarda okutmaya kalkıştı. Şimdiye kadar yapılan uygulamanın çok yanlış olduğundan bahsetti ama lafın nereye gideceğini hesap mı edemedi yoksa öyle söylemek zorunda mı idi bilemeyiz ama sorarız.
O ayrı ayrı okullarda okuyan çocuklar yarın kendi partisinden Milletvekili adayı olursa aynı listeden mi yoksa ayrı listeler hazırlanarak mı seçime girecekler.
Seçilirlerse aynı salonda mı yoksa ayrı salonlarda mı oturacaklar veya ortaya perde mi çektirecek.
Asıl sorun o Milletvekilinin beyninin derinliklerinde bir yerde böyle bir hesap yatıp duruyordu ve yeri geldi kullandı yada dediğimiz gibi böyle bir emir verildiği için mi söylemek zorunda kaldı.
Bu ülkeyi ancak böyle bölerler, bir tarafta kadınlar, diğer tarafta erkekler.
Paylaşımda deniz tarafı kime düşer bilemem. Kadınlara düşmesi bir yana da şayet erkekler deniz tarafı düşerse o Milletvekili ve zihniyeti mensupları denizde boğulurlar mı yoksa orada intihar ettiklerini hatırlarlar mı?
26.11.2013
Abbas Tan